Osmanlı’da Baykuş Mahluğu Algısına Kısa Bir Katkı



Baykuş mağluğu deyince aklımıza ilk gelenlerden biri onun uğursuzluk kaynağı olduğu olabilir. Öte yandan son yıllarda toplumumuzda baykuş-sevgisi arttığından bu tarz bir bakış açımızda bir takım “bozulmalar” olmuş da olabilir. Fakat 15. yüzyıl Osmanlı’sında yaşamış bir mutasavvıf olan Eşrefoğlu Rumi’nin (ö. 1469) baykuşlar hususunda bize farklı bir algı sunuyor. Bu kısa yazı da bu “farklı algı” hakkında…

Eşrefoğlu Rumi, Müzekki’n-Nüfûs isimli tasavvufi hikayeler barındıran eseri “Baykuşun Tevekkülü” adlı bir anekdot barındırır. Aşağıda metnin tamımını okuyabileceğiniz bu anekdotta Eşrefoğlu Rumi baykuş mahlukları hakkında şu şekil bir anlayışı inşa etmeye çalışır:

Eşrefoğlu’nun Müzekki’n-Nüfûs adlı eserinde bulunan baykuş odaklı anekdotu…
(Bu metin Abdullah Uçman’ın Müzekki’n-Nüfûs kitabından alıntıdır ve metnin günümüz Türkçesi hali ona aittir).


Anlayacağınız üzere Eşrefoğlu Rumi, baykuşlara baktığı anda onların sıfatlarında kanaat sahibi mahluklar görür. Başka bir ifadeyle onun gözünde baykuşlar tasavvuf camiasının bir nevi üstün tabiatlı neferleridir.

Nihayetinde baykuşlara bakınca sizde de bu şekil fikirler oluşursa bu yazı amacına ulaşmış olacaktır.

Eşrefoğlu Rumi’nin Minerva’nın baykuşundan haberdar olup olmadığı elbette ucu açık bir sorudur… Malum orada baykuş bilgeliği sembolize eder…

M.Ö. 480–420'lere ait olduğu düşünülen Atina sikkesinde mevcut olan baykuş suret, yani Minerva’nın baykuşu
(Lyon Güzel Sanatlar Müzesi).